
Aziz, Sıddık kardeşlerim!
Bütün ruhumuzla canımızla Receb-i Şerif’inizi içindeki mübarek gecelerinizi ve seksen sene manevi bir ömrü kazandıran üç aylarınızı tebrik ederim.
İnsanın yaratılmasının hikmeti, gayesi Allah’ı tanıyıp, ona ibadet etmektir. İbadet iki kısımdır. Biri, müspet ibadettir ki namaz, niyaz gibi malûm ibadetlerdir. Diğeri, menfi ibadetlerdir ki hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibete uğrayan kişi; aczini, zaafını hisseder. Merhametli Yaratanına, yalvarır. Hâlis, riyasız, manevî bir ibadete mazhar olur.
Müslüman olarak Allah bizden günde beş vakit namazı emrettiği gibi gücü yeten Müslümanlar için de ömürde bir defa hac etmekle mükellef tutar. Nasılki bedenin havaya, suya ve ekmeğe ihtiyacı varsa; ruhun da gıdaya ihtiyacı vardır. İnsan sadece etten kemikten müteşekkil değil. Ruh, kalp ve dahası vardır. Bu duyguları da gıdalanmak gerekir. Nasıl ki sevmek sevilmek istiyoruz, ağlıyoruz gülüyoruz.
İşte burada ibadetler devreye girer. İnsanın ruhu da her an manevi havaya ve suya muhtaç. Dünyanın çeşitli uğraşları ile meşgul olurken. Dünyaya gönderilme gayemizi unutup, dünyalık, fâni, geçici işler ile meşgul oluyoruz. Bir doktor anlatıyor: “- Ölmek üzere olan hiç kimseden dünyalık bir şeyleri daha fazla elde edemediğine dair bir pişmanlık işitmedim. Ama yapamadığı veya yapmadığı iyilikler ile ilgili pişmanlıklar ise saymakla bitmezdi.”
İşte mübarek üç aylar. İbadet ayları. İbadette ki eksiğimiz,
kusurumuzu görüp tekrar yaratılış gayesine uygun yaşamayı öğrenme ve ömrün
tamamına yayma ayları. İşte ilk kutlu gece üç ayların müjdecisi Receb-i
Şerif’in ilk Cuma gecesi Kandillerin yandığı minarelerin nurlandığı kutlu gece
Regaip kandili. Kulluğa rağbetin baş ve ilk adımı. Ve aynı ay içinde ikinci
kutlu gece Miraç gecesi. “Allah’a ortak koşmayan herkesin affolunacağı” müjdesini
nail olduğumuz gece. Allah bu aya iki kutlu gece koymuş. Efendimizin ayı Şaban-ı mübarek! Recep ayında
başlayan kulluk baharının filizlendiği, yeşerdiği, sulanıp meyve verdiği ay.
Kutlu bir gece Beraat kandili ile şereflenen ay. Beraatı alıp affolunmanın
zirvesi olan ay. Ve üç ayları tamamlayan Kur’an da zikrolunan Şehr-i
Ramadan. Şehr-i Ramadan, on bir ayın
sultanı. O içinde Kur’an’ın nüzulü ile şereflenen Kadr Gecesi ile bin aydan
daha kıymetli kutlu geceyi içinde saklayan Ramazan ayı. İnsanın Rabbinden
aldığı haber ile kulluğunu en güzel şekilde yapmasının rehberi, ahlâkın en
yücesi, insan haklarının had ve hududunun çizildiği , insanı yaratılmışların en
şereflisi olduğunu bildiren kitabın Kur’an-ı Azimüşşan’nın nüzulünün gecesi
Kadr gecesi.
Rahman Rahim olan Allah kötülüklere bire bir günah
yazdırırken. İbadetlere, güzel olan her davranışa, gerek insanın Rabbine karşı,
gerek insanlara, gerek hayvanlara, ağaçlara bitkilere, hatta cansız varlıklara
dahi davranışına bire karşı on iyilik yazan ikram sahibi, her şeyi yerli
yerince en güzel şekilde yaratan Rabbimiz, mübarek üç aylarda iyiliklere, bire yüz, bire bin, bire elli bin, bire
yetmiş bin iyilik yazmakta. Çünkü Kur’an da, Kadr gecesi için bin aydan daha hayırlı buyuruyor. Bir gece
yetmiş bin geceye karşılık geliyor. Dünyaya ahiret ticareti ve ticareti yapmaya
gelen insan Recep ayında kulluğu ile ekerken, Şaban ayında sulayıp büyüttüğünü, Ramazan ayında toplayıp
ahiret gıdasını topluyor. İbadetin semeresi, meyvesi ahirete bakar. Dünyada ektiklerimizi
ahirette biçeriz. Dünya ahiret için bir ticaret hane hükmünde, ömür sermayesini
Allah’ın emri
dairesinde kullandığımız taktirde ebedi hayatı elde ederiz.
-Peki ya Allah’ın bizim ibadetimize bir ihtiyacı var mı?
Allah’ın ne bizim ibadetimize ne de başka hiçbir şeye
ihtiyacı yok. Nasıl ki bizi tedavi eden bir hekim bize ilaçları kullanmamızı
söylemekle bizim iyiliğimiz için ısrar ediyorsa; Allah’ta bizim manevî
hastalıklarımızın tedavisi için ibadette ısrar ediyor. Ebedî hayatımız inşası
için.
Allah nefis ve
malımızı kendi yolunda kullanmamız karşılığın da Ebedî Cennet ile müjdelemekte.
Emaneti hakiki sahibine satmak, yani kıymetini bilene ve en yüksek
fiyatı veren Allah yolunda ömür sermayemizi harcamak.
Mesela, akıl bir alet. Allah’ı tanımak, emirlerini dinlemek,
yasaklarından kaçmak için kullanmak nerede;
emir dairesinde kullanmayıp,
nefis hesabına harcasak dünyada da ahirettede ceza çekmek nerede.
Göz bir alet,
ruh kâinatı göz ile seyreder.
Harama bakmak, şehvet uğruna harcayıp insanların nefretini almak nerede,
Allah’ın yarattığı kâinatı tefekkür ile düşünmekte olan göz nerede.
Kulak bir alet. Allah’ı yarattığı güzel sesleri dinlemek
musikiye kulak vermek, kelamını dinlemek nerede, dedikodu gıybet dinleyip günah
kazanmak nerede? Diğer
uzuvlar buna kıyas edilebilinir. İşte üç aylarda insan başta farz beş vakit
namaz ve Ramazan-ı Şerif’te
ki oruç ile kulluğunun bilincine tekrar kavuşup bütün ömrünü Allah’ın rızası
dairesinde harcaya bilme duygusunu yaşar.
Üç aylar ve bu mübarek gecelerde, elden geldiği kadar
Kur'an'la, tevbe istiğfar
ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır.
Rabbim kadrini kıymetini bilebilmeyi nasip eylesin.